Avrupa Times, Turkish British news for the Turkish Community in the world

Ulusaşırı Medya ve Göçmen çocukları

Doğuş Şimşek

Yaşamları göç ettikleri ülkede sürerken, değişik iletişim araçlarını kullanarak, geldikleri ülke ile bağlarını da sürdürmeyi tercih ediyorlar.

Yaşamları göç ettikleri ülkede sürerken, değişik iletişim araçlarını kullanarak, geldikleri ülke ile bağlarını da sürdürmeyi tercih ediyorlar. Değişik iletişim araçlarıyla sürdürülen bu ilişkide, en önemli rol, ulusaşırı medyaya düşüyor.

Bugün 4 milyonu AB ülkeleri olmak üzere toplam 5 milyon civarında Türkiyeli, yurt dışında yaşıyor. Ülkeleriyle bağlarını sürdürmelerinde göçmenlerin kullandığın en önemli iki araçtan biri, uydudan yayın yapan ulusal televizyonlar, diğeri ise internet.

1990'lı yıllardan itibaren kendi ulusal televizyonlarını yaşadıkları ülkelerde uydudan izleyerek, ülkeleriyle bağlarını bir türlü korumaya çalışan göçmenler, bu sayede ülkelerinde gerçekleşen olaylardan da anında haberdar olma şansına sahip oluyorlar.

Bu yüzden, göç ederek ayrıldıkları ülkeyi, bıraktıkları gibi değil de, şimdiki hali ile, tüm değişim ve dönüşümleriyle birlikte hatırlıyorlar. Bu durum, göçmenlere, geldikleri ülke ile yaşadıkları ülkeyi kıyaslama olanağı da sunuyor.

Bu yüzden, göçmenlerin ulusaşırı medya tüketimi, ulusal kimliği körüklemek yerine, eleştirel bir bakış açısının ortaya çıkmasını da beraberinde getiriyor.

Bunun en önemli nedeni, göçmenlerin farklı ülkelere ait medya tüketimi sürecinde, ister istemez bir kıyaslama süreci yaşamalarıdır. Bu sayede, geldikleri ülkeye karşı, ya da yaşadıkları ülkeye karşı eleştirel bir bakış açısı geleştirebiliyorlar.

İngiltere'de yaşayan Türkiyeli göçmenler, Türk ve Kürt kanallarının yanı sıra İngiliz kanallarını da aynı anda izleyebiliyorlar. İki farklı medya trafiğini tüketen göçmenler, bir kültürel alandan, diğer kültürel alana geçerken, ulusalcı bakış açıları yerine, bireysel deneyim ve seçimlere yöneliyorlar. Londra'da yaşayan Türkiyeli göçmenlerin deneyimleri de buna işaret ediyor.

Göçmen çocuklarının ulusaşırı medya deneyimleri ise, birinci nesil göçmenlerin deneyimlerine göre daha farklı. Ailelerinin geldikleri ülkede hiç yaşamamış, sadece tatil için oralarda bulunmuş, ülkenin sosyal yapısı ve yaşam tarzı konusunda fazla bilgisi olmayan bu gençlerin, o ülkenin medyası ile kurdukları ilişki de ailelerinin kurduğu ilişkiden daha farklı.

Göçmen çocukları ailelerinin geldiği ülkeyi, uydudan yayın yapan televizyon kanallarının medyatik programlarıyla tanıyorlar. Ülkenin tarihi ve sosyo politik yapısı konusunda çok da bilgi sahibi olmayan bu gençler, medyalize edilmiş anlatıma yer veren bu tür programları, İngiliz televizyon kanallarındaki programlarla karşılaştırıyorlar.

Yaşadıkları ülkenin değer ve davranışlarına daha yakın duran bu gençlerin tercihleri de doğal olarak İngiliz televizyon kanallarından yana oluyor.

Neden İngiliz televizyon kanalları diye sorduğumda ise, ağırlıklı olarak şu yanıtı alıyorum: İngiliz televizyonlarındaki programlar, Türkiye'deki televizyonlara göre daha kaliteli.

İngiltere'de yaşayan Türkiyeli ve Kıbrısla göçmen çocukları, Türkiye'deki televizyon kanallarında yayınlanan programların, kişisel sorunları toplum içinde işlemesini eleştirerek, İngiliz televizyon kanallarında, daha öğretici programlar olduğunu belirtiyorlar.

Çünkü bu gençler, tüketecekleri medyayı, farklı medya deneyimlerini karşılaştırarak bireysel tercihleri doğrultusunda seçiyorlar.

Dolayısıyla günümüzde ulusaşırı medya tüketiminde, ait olma duygusu, milliyetçi ve ulusalcı yaklaşımlar, izlenme tercihinde bir çekim merkezi oluşturmadığı gibi, bu türden kimlik oluşumlarını da tetiklemiyor. Aksine, farklı medya deneyimleri, farklı bakış açıları yaratıyor.

Ernest ve Moser'in de belirttigi gibi göçmen çocukları kendi kimlik tanımlarını; global, local ve ulusal medya deneyimleri çerçevesiinde yeniden oluşturuyorlar. Göçmen çocuklarının medya deneyimleri farklı, karmaşık ve değişime açık kimlik tanımlarını geliştiriyor.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.